Avrupa Birliği’nden Ara İklim Hedefi: 2040’a kadar Net Emisyonlarda %90 Azalma

17.11.2025

Başlıklar

Avrupa Komisyonu, 1990 seviyelerine kıyasla %90 net emisyon azaltımı hedefiyle 2040 yılı için yeni bir iklim hedefi açıkladı. Bu hedef, 2030’da belirlenen %55 azaltım ve 2050’de ulaşılması planlanan net sıfır emisyon vizyonu arasında bir ara hedef niteliğinde. Kasım 2025’te Avrupa Parlamentosu, bu hedefi ve hedefin %5’lik kısmının uluslararası karbon kredileriyle karşılanmasını onayladı; böylece plan, AB yasaları çerçevesinde resmiyet kazanmış oldu. Komisyon ve üye devletler, hedefin uygulanabilmesi için gerekli düzenlemeleri hayata geçirecek.

Bilimsel Danışma Kurulu’nun %90–95 arasında bir hedef tavsiyesini temel alan bu karar, uzun süredir devam eden politik tartışmalar ve üye devletlerin baskısı nedeniyle yılın ilk yarısına planlandığı halde gecikmeli olarak açıklandı. Tartışmaların merkezinde, hedefe ulaşmak için uluslararası karbon kredilerinin kısmen kullanılmasına izin verilmesi yer alıyor. Bu, AB’nin iklim politikalarında bir ilk; çünkü 2030 ve 2050 hedeflerinde yalnızca yurtiçi azaltımlar geçerliydi.

Bilimsel Danışma Kurulu, bu tür “esnekliklerin” geçiş sürecini kolaylaştırabileceğini kabul ederken, iklim hedefinin iddiasını zayıflatmaması gerektiğinin üstünde duruyor. Kasım 2025’te bir araya gelen çevre bakanları ise %90 hedefini korurken, rekabet gücü, adil geçiş ve ülkeler arası farklılıkları gerekçe göstererek bu esneklikleri genişletme kararı aldı. Yeni düzenlemeyle, üye devletlerin 1990 emisyonlarının en fazla %5’ine kadar uluslararası karbon kredisi kullanabileceği belirtiliyor. Bu da hedefin fiilen %85 düzeyinde yurtiçi azaltım anlamına geliyor.

Bu adım, yalnızca Avrupa Birliği içinde değil, Türkiye gibi yakın ticaret ortakları ve ihracat ilişkileri olan ülkeler için de yakından izlenmesi gereken bir dönüştürücü etki yaratacak.

Uluslararası Karbon Kredileri Bu Hedefe Dahil Edilirken Şartlar Ne Olacak?

Avrupa Birliği Parlamentosu, ilk kez bir emisyon azaltım hedefinde uluslararası karbon kredilerinin kullanılmasını gündeme aldığından bahsetmiştik. Bu krediler, AB sınırları dışında gerçekleşen emisyon azaltımlarını kapsıyor ancak Paris Anlaşması kapsamında AB’nin kendi hedeflerine katkı olarak sayılabiliyor. Parlamento, bu uygulamanın hedefin ulaşılabilirliğini garanti altına alacak bir “güvenlik ağı” işlevi görebileceğini belirtti.

AB üye devletlerin aldığı karara göre, bu krediler yalnızca 2036–2040 yılları arasında ve 1990 emisyonlarının en fazla %5’i kadar kullanılabilecek. Ayrıca enerji ve ağır sanayiyi kapsayan AB Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) kapsamında “uyum için bir araç” olarak kullanılmayacak.

AB İklim, Net 0 ve Temiz Büyüme Komisyon Üyesi Wopke Hoekstra’nın açıklamasına göre, kullanılacak kredilerin yüksek kaliteli, doğrulanabilir, sertifikalandırılabilir ve ek fayda sağlayan projelere dayalı olması gerekli. Parlamento, bu kredilerin geçerliliği, kaynağı ve kullanımıyla ilgili etki analizleri ve güvenilirlik standartları belirlemeyi planlıyor. Krediler; doğrudan hava yakalama ve depolama (DACCS) ya da biyokütleyle karbon yakalama ve depolama (BECCS) gibi teknolojilerden elde edilen projeleri içerebilecek.

Ancak bu karar, çevre örgütleri tarafından hedefin “seyreltilmesi” olarak eleştiriliyor. Uzmanlar, bu tür kredilerin çevresel bütünlüğü zayıflatabileceği ve yeşil yatırımların Avrupa dışına kaymasına yol açabileceği konusunda uyarıyor. Bu endişelerden dolayı, kredilerin sınırlandırılması gerektiği konuşuluyor.

Karbon Giderimleri Bu Yeni Hedeften Nasıl Etkilenecek?

Hedefteki “net” ifadesi, atmosferde sona ulaşan toplam emisyonları yani brüt emisyonlardan insan ve doğal faaliyetlerle atmosfere eklenmeyen karbon miktarının çıkarılması anlamına geliyor. Bu karbon giderimleri, doğa temelli yöntemlerle gerçekleştirilebilir: ağaçlar, toprak ve diğer doğal süreçler aracılığıyla karbonun atmosfere salınımını azaltabilir. Ayrıca teknolojik, kalıcı yöntemlerle (örneğin doğrudan hava yakalama ve depolama – DACCS) karbonu atmosferden çıkarıp kalıcı olarak depolayabilir.

Avrupa Komisyonu’nun hedef için yaptığı etki değerlendirmesine göre, AB 2040 itibarıyla brüt emisyonları %75–85 oranında azaltmayı planlıyor. Bu da, yalnızca emisyon kesintilerinin değil, giderimlerin de hedefe ulaşmakta bir araç olduğunu gösteriyor.

2030 hedefinde giderimlerin katkısı sınırlandırılırken, 2040 hedefinde komisyon, yurtiçi giderimlerin giderek daha önemli bir rol oynayacağını belirtiyor. Ancak bazı akademisyenler, işletmeler, sivil toplum kuruluşları ve bilimsel danışma kurulu, hedefin güvenilirliğini ve ölçülebilirliğini artırmak için üç alt hedef belirlenmesi (brüt emisyonlar, geçici giderimler ve kalıcı giderimler) çağrısında bulundu; Parlamento bu öneriyi henüz uygulamaya koymadı.

Yeni Hedefe Tepkiler Büyük

Carbon Gap’in yaptığı yakın tarihli bir araştırma, ayrı alt hedeflerin hem mümkün hem de gerekli olduğunu ortaya koyuyor ve komisyon bu eksiklik nedeniyle eleştiriliyor. Komisyon ayrıca, zor azaltılabilir sektörlerden kaynaklanan artık emisyonları dengelemek ve bu teknolojiler ile yöntemlerin iş modelini güçlendirmek amacıyla yurtiçi kalıcı karbon giderimlerini AB karbon fiyatlandırma sistemine dahil etmeyi planlıyor. Ancak WWF ve Climate Action Network Europe gibi bazı sivil toplum kuruluşları bu yaklaşımı eleştiriyor.

Uluslararası karbon kredilerinin kullanımına dair belirsizlik ve tereddüt yüksek, ancak ortak talep, kullanılmaları durumunda bu kredilerin katı kriterlere uygun olması yönünde.

Düşünce kuruluşu E3G’den araştırmacılar, nihai metindeki esnekliklerin gerçek emisyon azaltımlarında kestirme yol olarak kullanılmaması gerektiğini vurguladı. Transport & Environment, anlaşmanın Avrupa’nın iklim liderliğini sorgulatacağını belirtirken, Carbon Market Watch ise kredilerin bazı yurtiçi yükleri küresel güney ve gelecek nesillere haksız biçimde kaydırdığını eleştirdi.

Öte yandan güneş enerjisi sektörü, hedefin şirketlere yatırımlarını sürdürmeleri için gerekli güveni verdiğini ve bu sayede güneş, enerji depolama ve elektrifikasyon alanlarındaki yatırımların hızlanacağını belirtiyor. Bu, enerji geçişinin ivme kazanması açısından önemli bir işaret olarak görülüyor.

2040 Hedefi NDC ile Nasıl İlişkili?

Avrupa Birliği, Paris Anlaşması kapsamında güncellenmiş iklim taahhüt planı çerçevesinde 2035 emisyon azaltım hedefini de sunmak zorundaydı. Bu taahhüt, ulusal olarak belirlenmiş katkılar (Nationally Determined Contribution – NDC) kapsamında değerlendiriliyor; yani her ülkenin iklim hedeflerini belirlediği resmi plan olarak tanımlanıyor. ABD’nin Paris Anlaşması’ndan çekilmesi ve bazı ülkelerin NDC’lerini yeterince iddialı belirlememesi sonrası, AB’nin bu hedefleri yüksek bir uluslararası standart belirlemek açısından kritik önem taşıyor.

AB, diğer birçok ülke gibi, orijinal Şubat 2025 tarihli NDC sunma süresini kaçırdı. 2035 hedefi, 2040 hedefinin onaylanması için gereken nitelikli çoğunluğun aksine, tüm 27 AB ülkesinin onayını gerektiriyordu. Çevre bakanları, Kasım 2025 başında yapılan anlaşma ile NDC’yi de onayladı.

Buna göre, üye devletler 2035 için emisyonları %66,25 ile %72,5 arasında azaltma hedefini belirledi. Hem 2035 hem de 2040 hedefleri, AB’nin uluslararası iklim iddiasını güçlendirmek ve diğer ülkeler için bir referans noktası oluşturmak açısından büyük önem taşıyor.

Sonraki adım ne olacak?
Avrupa Parlamentosu, AB’nin 2040 yılına kadar sera gazı emisyonlarını %90 azaltma hedefini ve bu hedefin %5’lik kısmını uluslararası karbon kredileriyle karşılamayı öngören planı onayladı. Bu onay ile hedef artık AB yasaları çerçevesine resmi olarak girmiş oldu. Üye devletler ve Avrupa Parlamentosu, planın hayata geçirilmesi için gerekli düzenlemeleri uygulamaya koyacak.

Yeni Hedef Türkiye’yi Nasıl Etkileyebilir?

Avrupa Birliği’nin 2040 emisyon azaltım hedefleri ve güncellenmiş NDC’si, sadece AB içindeki politikaları şekillendirmekle kalmaz; Türkiye gibi komşu ülkeler için de somut sonuçlar doğuracak. AB’nin karbon piyasası ve Emisyon Ticaret Sistemi (EU ETS) ile sınırda karbon düzenlemeleri (CBAM) uygulamaya başlaması, Türkiye’den AB’ye ihracat yapan enerji yoğun sektörleri, yani çimento, çelik, kimya ve alüminyum gibi sektörleri doğrudan etkiliyecek. Bu sektörler artık, ürünlerinin karbon ayak izi üzerinden dolaylı maliyetlere ve ek raporlama yükümlülüklerine tabi olacak.

Dolayısıyla AB’nin bu yeni hedefleri, Türkiye’de iş dünyasının da enerji verimliliği, karbon yönetimi ve temiz teknoloji yatırımlarını hızlandırması için güçlü bir motivasyon oluşturuyor. Şirketler, sadece AB pazarında rekabet avantajını korumakla kalmayacak; aynı zamanda operasyonel verimliliklerini artırarak sürdürülebilirlik stratejilerini somut ve ölçülebilir aksiyonlarla desteklemek durumunda kalacaklar.

Kısacası, AB’nin 2040 hedefleri Türkiye için uzak bir hedef değil; yakın ve somut etkiler yaratan bir dönüştürücü güç olarak iş dünyasına yansıyacak.

Yeşil Dönüşüm için Baskı Artıyor

Avrupa Birliği’nin 2040 emisyon hedefleri, AB içinde olduğu kadar Türkiye’deki işletmeler için de güçlü bir yön gösterici niteliğinde. Bu hedefler, sadece politik bir çerçeve değil; enerji verimliliği, karbon yönetimi ve operasyonel izlenebilirlik gibi alanlarda somut aksiyonların gerekliliğini ortaya koyuyor.

İş dünyası için kilit mesaj açık: sürdürülebilirliği ölçmek, yönetmek ve optimize etmek artık sadece iyi niyet değil, rekabet avantajı. Kurumlar, enerji tüketimlerini ve karbon etkilerini doğru şekilde takip edip veriye dayalı kararlar aldığında, AB’nin yeni hedefleri karşısında hem riskleri azaltabilir hem de fırsatları değerlendirebilir.

Yeşil dönüşüm hedefleriniz için Apollo’nun veri odaklı karbon yönetim çözümlerini keşfedin.

Energywise ile
enerji sektörü haberleri e-postanıza gelsin!

Hemen abone olun

Bu yazılar da ilginizi çekebilir

Checklist

Karbon salımını azaltmak için yapılacaklar listesi

Bu kontrol listesi, karbon ayak izini azaltmak ve enerji verimliliğini artırmak için yapılması gereken önemli adımları içerir.

Yaklaşan etkinlik

Cemre Sıla Atılğan Otar

Sustainability & Carbon Management Partner